Sular Altında Kalacak Şehirler: 8 Önemli Yaşam Alanı
Küresel ısınma gibi faktörlerin geleceğimizi etki altında bırakma potansiyeli fazladır. IPCC ve NASA gibi kuruluşlardan bilim insanları iklim değişikliği konusunda sürekli uyarılarda bulunur. Herhangi bir önlemin alınmazsa sular altında kalacak şehirlerin sayıları her geçen gün artabilir.
Şehirler genişledikçe ve kötü planlanmış kentsel gelişim sürdükçe daha fazla sorun ortaya çıkar. Küresel ısınmadan etkilenecek şehirlere baktığınızda her birinde pek çok farklı sorunun mevcut olduğu net şekilde görülebilir. Riskleri anlamak ve küresel ısınmanın sonuçlarına hazırlıklı olmak gerekir.
Küresel Isınmanın Şehirleri Tehdit Eden Etkileri
NASA raporlarına göre küresel sıcaklıklar sanayi öncesi dönemlerden bu yana yaklaşık 1,2°C derece artış gösterdi. Bu rakam çok az gibi gözükse bile belirli şehirlerde yaşam standartlarını etkiledi. Sular altında kalacak şehirler denildiğinde akıllara iklim değişikliğinden en çok etkilenen şehirler gelmelidir.
- Deniz Seviyesi: Eriyen buzullar suyu okyanusların iç kesimlerine doğru iter. Deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle kıyı şehirleri sık sık su baskınlarıyla uğraşmak zorunda kalırlar.
- Su Kıtlığı: İklim değişikliği sebebiyle uzun süreli kuraklıklar yaşanır ve su kaynakları azalır. Şehirdeki kaynakların hızlı bir şekilde tükenmesi ciddi bir sorun meydana getirir.
- Altyapı Problemleri: İklim değişikliğinin neden olduğu hava koşulları sebebiyle elektrik şebekeleri zarar görür. Raylı sistemler ve vapur gibi toplu taşıma çözümleri kullanılamaz hale gelir.
- Yoğun Sıcak: Küresel ısınmanın potansiyel tehditlerinden en önemlisi ısının hapsedilmesi sebebiyle yoğun sıcak hissedilmesidir. Yoğun sıcak pek çok insan için sağlık riski anlamına gelir.
- Aşırı Yağış: Sıcak hava daha çok nemin tutulmasına neden olur. Aralıklı olarak gerçekleşecek sağanak yağışlar ani sellere neden olurlar. Bu şehirlerde afet riski yönetimi önem kazanır.
- Halk Sağlığı: Küresel ısınmanın şehirlere etkileri sadece sellerle sınırlı değildir. Sıcaklık artışı, kirlilik ve su sorunları solunum yolu hastalıkları oluşma riskini yükseltir.
Küresel ısınma sebebiyle sular altında kalacak şehirlerde tek sorun su baskınları ve iklim değişiklikleri değildir. Küresel ısınmanın etkileri, insan hayatını baştan aşağı değiştirecek düzeydedir. Bazı şehirler şimdiden gelecekte yaşanmayacak bölgeler olarak nitelendirilir hale gelmiş durumdadır.
1. Deniz Seviyesinin Yükselmesi
Deniz seviyesinin yükselmesi zaman içerisinde görülen bir etkiye sahiptir. Buzulların erimesi okyanuslara daha fazla su ekler. Aynı zamanda su ısındıkça daha fazla yer kaplar. Deniz seviyesi yükseldiğinde şehirlerin altyapısı ciddi düzeyde zarar görür ve şehirler yaşanmaz hale gelirler.
- Hollanda’nın Rotterdam kenti, deniz seviyesi yükselmesine karşı gelişmiş bariyerler kurmuştur. Sular altında kalacak şehirlerden görülse de önlem olarak yüzen mahalleler inşa eder.
- Endonezya’nın Cakarta kenti iklim krizinin sonuçlarıyla baş etmekte zorlanan yerlerdendir. Şehirde yaşam koşulları sıkıntıya girdiğinden başkent daha yüksek olan Nusantara’ya taşınmıştır.
- ABD’nin Miami şehrinde deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle sular sokaklara taşar. Miami, küresel ısınmanın etkilerini en fazla hisseden kıyı şehirleri arasındadır.
Deniz seviyesinin yükselmesi dünya çapında tüm kıyı şehirlerinin yeniden şekillenmesine neden olan bir sorundur. Akıllı planlama ve uygun altyapı çözümlerini tercih etmeyen yerler, sular altında kalacak şehirler arasında yer alabilir. Her şehrin iklim değişikliği tahminlerini yakından izlemesi gerekir.
2. Kıyı Erozyonu ve Arazi Kaybı
Kıyı erozyonu, gelgitler ve akıntılar sebebiyle toprağın aşınmasıdır. Aşınan malzeme yerine konmadığından toprak kaybı oluşur. Kıyı şeritleri zamanla daralır ve deniz seviyesinin yükselmesiyle sular iç kesimlere ulaşır. Kıyı erozyonu, sel riski altındaki şehirlerde en büyük problemlerdendir.
Denize müdahale etmek ve doğal bitki örtüsüne zarar vermek kıyı erozyonu problemini daha kötü hale getirir. ABD gibi belirli ülkelerde yer alan deniz seviyesinin yükseldiği şehirler her gün belirli bir miktar toprak kaybederler. Özellikle sular altında kalacak şehirlerde afet riski yönetimi önem kazanır.
3. Zorlayıcı Hava Koşulları
Son yıllarda, küresel ısınmadan etkilenecek şehirlerin sayısının hızlı artması göstermesi tesadüf değildir. Sokakların nehre dönüşmesi ve insanların evlerini kaybetmesi küresel ısınmanın etkilerinden sadece birkaçıdır. Bunda en önemli gerekçe ise zorlayıcı hava koşullarıdır.
- Asfaltın yoğun bir şekilde kullanıldığı şehirlerde yağmur hızlı bir şekilde emilmez. Sular altında kalacak şehirler şiddetli yağışın en çok zarar verdiği yerlerdir ve her şey kullanılamaz hale gelebilir.
- Yükselen okyanus sıcaklıkları fırtınaların daha şiddetli olmasına neden olur. Kasırgalar daha uzun sürerler ve kıyı şehirlerine tahmin edilenden çok daha sert bir şekilde vururlar.
- Deniz seviyesinin yükselmesi fırtına kaynaklı dalgaların daha güçlü olmasını sağlar. Zorlayıcı hava koşulları sebebiyle su baskınları daha sık görülür ve altyapı sistemlerine ciddi zararlar verir.
- Şiddetli yağış şehir sistemlerini bozar. Sıcak hava nem tutar ve sağanak yağışa neden olur. Ani ve yoğun yağış sonrasında sel, su baskınları ve diğer problemlere yol açabilir.
Zorlayıcı hava koşulları şehirlerin inşa edilme biçimine bağlı olarak her yeri farklı etkiler. Sel riski altındaki şehirler iklim raporlarına ve iklim bilimcilerin sözlerine aykırı hareket ettikçe çözüm üretemezler. Küresel ısınmadan etkilenecek şehirlerde afet riski yönetimi birincil öncelik olmalıdır.
2030’a Kadar Sular Altında Kalma Riski Olan 10 Şehir
İklim değişikliğinin şehirlere etkileri son on yılda çok daha fark edilir hale geldi. Sera gazı, karbon emisyonu, buzulların erimesi ve okyanus seviyesi artışı gibi faktörler şehirleri ciddi anlamda etkiledi. Bilimsel raporlar doğrultusunda sular altında kalacak şehirler gibi bir gerçek ortaya çıktı.
NASA ve IPCC gibi kuruluşlardan bilim insanları araştırmalar sonucu 2030 yılına kadar sular altında kalacak şehirler belirlemiştir. Yağış yoğunluğu, nüfus yoğunluğu ve kıyı erozyonu gibi veriler hesaba katılmıştır. İklim değişikliği tahminleriyle gelecekte yaşanamayacak bölgeler belirlenmiştir.

1. Amsterdam (Hollanda)
Amsterdam şehrinin metropol bölgesinde 2,5 milyondan fazla kişi yaşar. Bu şehir esasında deniz seviyesinin altındadır. Kanallar üzerine inşa edildiğinde iklim krizinin sonuçlarından en çok etkilenecek şehirlerdendir. Deniz dalgalarından ve nehir taşkınlarından şehri korumak gerekir.
- Amsterdam şehri deniz seviyesinin altındadır. Isınan okyanuslar her yıl deniz seviyesini yükseltir. Yoğunlaşan yağışlar ve nehir taşkınları iç bölgelere çok ciddi baskılar oluşturur.
- Şehrin altyapısı giderek eskidiğinden sorun yaratır. Deniz seviyesinin yükseldiği şehirlerde ortak olan bu problem ekonomik yük oluşturur ve çözüm üretilmezse maliyet artış gösterir.
- Amsterdam, Avrupa’nın en büyük limanlarından biridir. Okyanus seviyesi artışı sonrası ticaret aksayabilir. Kıyıda ve nehirlerde oluşan taşkınlar yerleşim yerlerini tehdit eder.
- IPCC, Hollanda çevresindeki deniz seviyelerinin 2100 yılına kadar 1 metreye yakın yükselebileceğini belirtir. Eğer iyileştirme yapılmazsa su taşkınlarından korunma maliyetleri artabilir.
Amsterdam sular altında kalacak şehirlerden biri bile olsa şehri yaşanabilir tutmak için çeşitli çözümler üretilir. Nehirlerin etrafını yeniden tasarlamak ve akıllı su yöntemini kullanmak bunlardan biridir. Kentsel tasarım yenilikleri, yüzen evler ve geliştirilmiş altyapı küresel ısınmanın etkilerini azaltabilir.

2. Cardiff (Galler)
Cardiff yaklaşık 370 bin kişilik nüfusa sahiptir. Bristol Kanalı üzerinde yer alması onu 2030 yılına kadar sular altında kalacak şehirler arasına alır. Deniz seviyesinin yükseldiği şehirler düşünüldüğünde kıyı bölgeleri sıkıntı oluşturur. Birleşik Krallık sınırları içerisinde savunmasız bölgelerden biridir.
- Yapılan araştırmalara göre 2100 yılına kadar Galler kıyılarında deniz seviyesi yaklaşık olarak 30 santim yükselebilir. Şiddetli fırtınaların suyu iç kesimlere doğru itmesi söz konusudur.
- Yağışın yoğun olması taşkın riskini epey bir yükseltir. Kentsel genişlemenin hatalı bir şekilde ilerlemesi ise Cardiff şehrini gelecekte yaşanamayacak bölgelerden birine dönüştürebilir.
- Birleşik Krallık için hazırlanan iklim raporlarında Cardiff kıyı taşkınlarına karşı en hassas şehirlerden biridir. Verilere göre 2030 yılına kadar 15 binden fazla konut sel altında kalabilir.
- Sel riski altındaki şehirler arasında bulunan Cardiff’te altyapı onarım maliyetleri her geçen gün yükselir. Benzer durum sigorta fiyatları ve mülk değerleri için geçerlidir.
Cardiff sular altında kalacak şehirler arasında yer alsa bile şehir yönetimi önlem alma konusunda yoğun çaba sarf eder. Sulak alanlarda yapılan restorasyonlar ve iyileştirilmiş deniz duvarları atılan önemli adımlardır. Afet riski yönetimi kapsamında hazırlanan erken uyarı sistemleri insanların işini kolaylaştırır.

3. New Orleans (ABD)
New Orleans, ABD’de deniz seviyesinin en hızlı şekilde yükseldiği bölgelerden biridir. Yaklaşık 370 bin nüfusa sahip olan bu şehir Mississippi Nehri ile Pontchartrain Gölü arasındadır. Büyük bir bölümü deniz seviyesinin altındadır. Kasırga gibi faktörler sel riskini her zaman yüksek tutarlar.
- Şehrin neredeyse yarısından fazlası deniz seviyesinin altındadır. Düşük rakımda yaşayan insanlar için tehlikeler oldukça fazladır. Zira bazı bölgelerde her yıl çökmeler meydana gelir.
- Şehir için en büyük problemlerden biri kasırgalardır. Güçlü kasırgalar sel felaketine yönelik önlemlerin bir kısmına zarar verirler. Yenileme ve onarım çalışmaları oldukça maliyetlidir.
- Yetkililer set sistemlerinin fırtınalara karşı iyileştirilmesi konusunda düzenli olarak uyarı yaparlar. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde gelecekte yaşanamayacak bölgelerden birine dönüşebilir.
- Sel baskınları konutları ve çok daha fazlası için tehlikedir. Deniz seviyesinin yükseldiği şehirlerin büyük bir kısmında olduğu gibi limanların kullanılamaması ulusal ticareti etkiler.
New Orleans, 2030 yılına kadar sular altında kalacak şehirler için en önemli adaylardan biridir. Özel setler ve su tahliye ağlarıyla önlemler alınır. Sel tahminleri için gelişmiş sistemler oluşturulur ve doğal afet planları iyileştirebilir. Hassas olan bölgeler tespit ederek altyapının düzeltilmesi önemlidir.

4. Dubai (BAE)
Dubai’nin nüfusu yaklaşık 3,5 milyonun üzerindedir. Çöl ile denizin buluştuğu bir noktaya inşa edilmiştir. Hızlı bir şekilde ilerletilen kentsel genişleme ve beraberinde yoğun yağışlar altyapı için zorluk çıkarır. Şehrin büyük bir kısmının sonradan yerleşime açılmış alanlarda olması problemin boyutunu yükseltir.
- Şehrin büyük bir kısmı fırtınalara karşı savunmasızdır. Yerleşime açık hale getirilmiş araziler şiddetli sağanak yağışlardan oldukça etkilenirler. Yollar ve tüneller su altında kalabilirler.
- Hızlı bir şekilde kentleşme şehir için kritik bir ayrıntıdır. Çok fazla asfalt yüzeyin kullanılması su akışı açısından sınırlayıcıdır. İklim değişikliği problemin daha yoğun hissedilmesine neden olabilir.
- IPCC verilerine göre Basra Körfezi’nde deniz seviyesi 2050 yılına kadar 25-30 santime kadar yükselebilir. Bu sebeple Dubai sular altında kalacak şehirlerden biri olarak gösterilir.
- Ani sel baskınları ulaşımı ve turizmi ciddi düzeyde etkiler. Suyun oluşturduğu hasara ek olarak fırtınalarda acil müdahaleye duyulan ihtiyaç her geçen gün ciddi bir şekilde artar.
Dubai iklim değişikliğinden etkilenecek körfez şehirlerinden birisidir. Yağmur suyu yönetimine ve erken uyarı sistemleriyle önlemler alınabilir. Kıyı şehirlerinde tercih edilen yerleşim alanlarını koruma projelerine öncelik verilmelidir. Aynı zamanda yüksek kapasiteli su boşaltım sistemleri geliştirilmelidir.

5. Bangkok (Tayland)
Bangkok şehrinin yaklaşık 11 milyon nüfusu vardır. Chao Phyra Nehri’ndeki delta üzerine inşa edilmiş şehir deniz seviyesinden sadece birkaç metre yüksekte yer alır. Yumuşak zemin üzerinde gerçekleştirilen hızlı kentsel büyüme sebebiyle sular altında kalacak şehirlerden birisidir.
- Bangkok şehri yeraltı sularının çekilmesi sonucu toprak çökmesi yaşar. Deniz seviyesinin global ortalamadan çok daha hızlı bir şekilde yükselmesi yaşanan diğer ciddi sıkıntıdır.
- Muson fırtınalarının yaşandığı bölgede olması onu sel riski altındaki şehirlerden birine dönüştürür. Asfaltın yoğun bir şekilde kullanıldığı şehir doğal su akışını etkiler.
- Evler ve ulaşım yolları sürekli bu baskını riskiyle karşı karşıyadır. Su baskınları üretim ve turizm faaliyetlerini olumsuz etkilendiğinden şehre maliyeti çok ciddi boyutlara ulaşır.
- Yapılan çalışmalar 2030 yılına kadar şehrin bazı bölgelerinin sular altında kalabileceğini gösterir. Herhangi bir önlem alınmaması durumunda selin oluşturduğu hasarın boyutu fazla olabilir.
Bangkok sular altında kalacak şehirler arasında yer alır. Ancak önlem alabilmesi mümkündür. Yağmur suyunu depolamak için kanalların genişletilmesi gerekir. Toprak çökmelerini azaltmak ve yavaşlatmak için yeraltındaki suyun daha az kullanılması atılabilecek en kritik çözüm adımlarından biridir.

6. Shenzhen (Çin)
Shenzhen şehrinin nüfusu yaklaşık 17 milyondur. Çin’in güney kıyısında yer alır ve en büyük kıyı kentlerinden biridir. Nerdeyse tüm sulak alanlar betonla dolduruldu. Hızlı kentleşmenin getirdiği riskler doğrultusunda şehir, Asya coğrafyasında sular altında kalacak şehirler listesinde kendine yer buldu.
- Asya’nın bu şehri fırtınalardan oldukça etkilenir. Deniz seviyesinin yükseldiği şehirler arasındadır. Bununla birlikte şehrin sanayi ve liman bölgeleri neredeyse tamamen tehdit altındadır.
- Şehrin yoğun bir bölge olması su tahliye çalışmalarını sınırlar. Şiddetli yağmurlar ve nehirlerin taşması ani sellere neden olur. İklim değişikliğinin şehirlere etkileri net şekilde görülebilir.
- Çinli yetkililere göre Shenzhen iklim değişikliği kaynaklı taşkınların en sık görüldüğü şehirlerden biridir. Gerekli önlemler alınmazsa 2030 yılına kadar şehrin yarısı sular altında kalabilir.
- Şehirde yaşanan sel baskınları, üretim ve ticaret alanlarını olumsuz etkiler. Ulaşım ağında çok ciddi bakım maliyetleri ortaya çıkar. Sel baskınlarının yarattığı ekonomik kayıp oldukça fazladır.
Shenzhen şehri sular altında kalacak şehirlerde ilk sıralarda gösterilir. Gerçek zamanlı verilerle akıllı sistemler oluşturulur. Kıyı bölgelerinde yükseltilmiş deniz duvarları oluşturulur. Şehirde su akışını iyileştirmek için özel projeler geliştirerek iklim değişikliğinin etkileri azaltılır.

7. Manila (Filipinler)
Manila şehrinin metropol bölgesinde yaklaşık 14 milyon kişi yaşar. Şehir Manila Körfezi ile Pasig Nehri kıyısında inşa edilmiştir. Büyük bir kısmı deniz seviyesinin üzerinde yer alır. Şehrin en büyük problemi yoğun kentleşme sebebiyle su akışının düzgün sağlanamaması ve sellerin etkisinin artmasıdır.
- Filipin Denizi global ortalamanın neredeyse iki katı kadar yükseliş gösterir. Ayrıca, yeraltı suyunun kontrolsüz kullanımı sebebiyle her yıl şehrin belirli bir kısmı batmaya devam eder.
- Bölge bulunduğu konum gereği yılda birçok kez tropikal fırtınayla karşılaşır. Şehir içerisinde uygun bir şekilde gerçekleşmemiş yerleşimler sel baskınlarına yönelik mücadeleyi zorlaştırır.
- NASA verilerine göre Güneydoğu Asya’nın en çok sele maruz kalan şehirlerinden biridir. Kıyı bölgeleri için daha güçlü koruma sağlanmazsa, 2030 yılına kadar riskler önemli ölçüde artabilir.
- Şehirde sık sık meydana gelen seller evlere ve yollara zarar verir. Özellikle şehrin düşük gelirli vatandaşlarının yaşadığı bölümlerde altyapı onarımları ciddi düzeyde yavaş ilerler.
Manila, 2030 yılına kadar sular altında kalacak şehirlerde ilk sıralarda yer alır. Dünya Bankası tarafından desteklenen büyük projelerle şehir desteklenir. Doğal bariyer görevi görmesi açısından ağaçlandırma çalışmaları yapılır. Yüksek riskli bölgelerde yaşayan insanların taşınması bir diğer çözümdür.

8. Ho Chi Ming (Vietnam)
Ho Chi Ming, 9 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan bir şehirdir. Mekong Nehri bölgesinde yer alan bu şehir deniz seviyesine yakın bir yüksekliğe sahiptir. Yumuşak bir zemin üzerine inşa edildiğinden iklim değişikliğinin güçlü etkisiyle sular altında kalacak şehirlerden biri olarak görülür.
- Şehirde yeraltı sularının sürekli kullanılması sebebiyle her yıl birkaç santimlik toprak çökmeleri gerçekleşir. Deniz seviyesi yükseldiğinden alçak bölgeler sürekli tehdit altındadır.
- Muson yağmurları ve dönem dönem gerçekleşen tropikal fırtınalar şehirde sellere neden olur. Şehrin altyapısı sınırlı olduğundan hızlı büyüme beklentilerini karşılamayacak konumdadır.
- IPCC raporlarına göre şehrin bir bölümü 2030 yılına kadar sular altında kalabilir. Ayrıca iklim raporlarına göre şehre ev sahipliği yapan deltanın beşte biri kalıcı olarak suyun altına gidebilir.
- Su baskınları sebebiyle şehirdeki ve bölgedeki ticari faaliyetler sürekli aksar. Ayrıca düzensiz yapılaşma sebebiyle şehirde ortaya çıkan güvenlik riskleri ciddi problemlere neden olur.
Ho Chi Minh şehrinin sular altında kalmaması için yağmur suyunu yönetmek kritik bir önlemdir. Sellere karşı yeşil odaklı altyapıyı tercih edilir. Alternatif su kaynaklarına başvurarak yeraltı suyunun kullanımı azaltılır. Sular altında kalacak şehirlerde alınacak önlemlerin en kritik olanları uygulamadadır.
Bilimsel Tahminler ve Olası Çözümler
İklim bilimcilere göre deniz seviyeleri yükseldikçe ve fırtınalar daha şiddetli hale geldikçe milyonlarca insanın sürekli sel problemiyle baş etmesi gerekecek. Sular altında kalacak şehirler ve diğer potansiyel yerler IPCC, NASA ve BM gibi kuruluşları dikkate alarak olası çözümleri uygulamalıdırlar.
- Kıyı Restorasyonu: Sulak alanların doğru şekilde yeniden inşası fırtınalara karşı tampon oluşturur. Enerjiyi azaltmak ve iklim değişikliği sorunlarının üstesinden gelmek için önemlidir.
- Yeşil Altyapı: Altyapının doğaya uyumlu olacak şekilde yenilenmesi gerekir. Yağmur suyunu emen kaldırımlar şehirdeki baskıyı azaltırlar. Dünyanın pek çok şehrinde uygulanan bir çözümdür.
- Kentsel Tasarım: Yüzen evler ve yükseltilmiş yollar gibi projeler güvenli yaşam alanları oluşturur. Avrupa’nın sular altında kalacak şehirleri düşünüldüğünde atılan kritik adımlardandır.
- İklim Politikası: İmar yasalarının güçlendirilmesi, sera gazının kontrolü ve karbon emisyonu politikalarıyla önleyici adımlar atılabilir. Böylelikle deniz seviyesinin artışı yavaşlatılabilir.
- Gelişmiş Drenaj: Sular altında kalacak şehirlerde drenaj sistemlerinin geliştirilmesi gerekir. Boruların ve pompaların iyileştirilerek aşırı yağışlarda su baskınlarına önlemesi sağlanmalıdır.
- Gelişmiş Tahminler: NASA ve WMO gibi kuruluşlardan gelen uydu verileriyle gelişmiş erken uyarı sistemleri oluşturulabilir. Böylece afet başlamadan önce harekete geçme fırsatı edinilir.
Suların yükselmesi kaçınılmaz gibi gözükse de felaketlere engel olmak mümkün olabilir. Sular altında kalacak şehirlerde akıllı planlama ve bilim odaklı ilerleme gerçekleştirilirse değişen iklime uyum sağlanabilir. Sadece teknolojiden çözüm beklemek ise pek çok yaşam alanını kullanılamaz hale getirebilir.


